Şu an bu yazıyı okuduğunuz telefon ya da bilgisayar, cebinize veya çantanıza sığıyor, değil mi? Peki ya size ilk bilgisayarlardan birinin bir ev kadar yer kapladığını, birkaç fil ağırlığında olduğunu ve çalışırken bütün mahallenin ışıklarını kıstığını söylesem?
Gelin, zamanda geriye gidelim ve bugün avucumuzda tuttuğumuz teknolojinin o devasa ve gürültülü atasıyla tanışalım: ENIAC.
Evet, yanlış görmediniz. Bu odanın tamamı, tek bir bilgisayar!
ENIAC da Kim?
Tam adıyla "Elektronik Sayısal Entegreleyici ve Bilgisayar" (Electronic Numerical Integrator and Computer) olan ENIAC, 1946 yılında dünyaya "merhaba" dedi. O bir laptop değildi. O bir canavardı. Onu daha yakından tanıyalım:
Boyutu: Yaklaşık 167 metrekarelik bir alanı, yani ortalama bir apartman dairesini tamamen kaplıyordu.
Ağırlığı: Tam 30 ton! Bu, yaklaşık 5-6 yetişkin filin ağırlığına denk geliyor. Taşınmayı aklınızdan bile geçirmeyin.
İçindekiler: Bugün milyarlarcası tırnağınız kadar bir çipe sığan transistörler yerine, ENIAC’ta 18.000 adet vakum tüpü vardı. Bu tüpler, günümüzün mikroçiplerinin büyük büyük dedeleriydi ve ampul gibi sürekli yanar, çok ısınırlardı. Hatta o kadar sık bozulurlardı ki, ENIAC'ın en büyük işlerinden biri hangi tüpün yandığını bulmaktı.
Peki, Bu Dev Ne İşe Yarıyordu?
ENIAC'ın temel görevi, inanılmaz hızlı bir hesap makinesi olmaktı. O dönemde, II. Dünya Savaşı'nın etkileri hala sürüyordu ve ordunun top atışları için karmaşık balistik tabloları hesaplaması gerekiyordu.
Bir insanın bu hesapları yapması günler, hatta haftalar sürüyordu. ENIAC ise bir insanın 20 saatte yapacağı bir hesaplamayı sadece 30 saniyede bitirebiliyordu! Bu, o zaman için akıl almaz bir hızdı. Saniyede 5.000 toplama işlemi yapabilen bu dev, bilim ve mühendislik dünyası için bir devrimdi.
Programlamak mı? Kabloları Değiştir Lütfen!
ENIAC'ı programlamak, bugünkü gibi klavyede kod yazmaya hiç benzemiyordu. Programcılar, makineye ne yapacağını söylemek için devasa bir telefon santrali gibi olan panellerdeki kabloları söküp başka deliklere takmak zorundaydılar. Karmaşık bir işlem için günler süren kablo değiştirme seansları yapılıyordu.
Ve bir not: ENIAC'ın ilk programcıları, tarihin genellikle unuttuğu altı harika kadındı! Onlar, bu metal yığınını anlamlı hesaplamalar yapan bir beyne dönüştüren isimsiz kahramanlardı.
ENIAC'tan Cebimizdeki Telefona
ENIAC, hantal, gürültülü ve sürekli arızalanan bir dev olabilir. Ama o olmasaydı, bugün sahip olduğumuz hiçbir teknoloji olmazdı. O, bir odayı dolduran beyniyle, teknolojinin bir gün avucumuza sığabileceği hayalini başlatan ilk adımdı.
Yani bir dahaki sefere telefonunuzun interneti bir saniye geç açtığından şikayet ettiğinizde, aklınıza o 30 tonluk, sürekli terleyen ve bütün bir odayı kaplayan o harika devi, ENIAC'ı getirin. Ne kadar inanılmaz bir yol katettiğimizi daha iyi anlayacaksınız.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder