menü

📢 Son Yazılar

10/04/2025

Bir Bebeği Sessizlikte Büyütürseniz Hangi Dili Konuşur Tarihin En Acımasız Deneyleri

Hiç düşündünüz mü? Bir bebeği doğduğu andan itibaren tamamen sessiz bir ortamda, hiçbir insan sesi duymadan büyütseydiniz ne olurdu? Ona asla bir dil öğretilmeseydi, kendi kendine konuşmaya başlar mıydı? Eğer başlasaydı, bu hangi dil olurdu? İnsanlığın bu temel sorusuna cevap bulma arzusu, tarih boyunca bazı kralları ve imparatorları akıl almaz, hatta acımasız deneyler yapmaya itti.
Bu girişimler, "Yasak Deneyler" olarak biliniyor. Amaçları, insan doğasının en saf halindeki dilini, yani "anadili" keşfetmekti.
Firavun'un Şaşırtan Deneyi: Bebeklerin Ağzından Çıkan İlk Kelime
Tarihin babası Herodot'un anlattığına göre, ilk deneyi M.Ö. 600'lerde Mısır Firavunu I. Psamtik yaptı. Firavun, yeni doğmuş iki bebeği bir çobana teslim etti ve onlarla kesinlikle konuşmamasını emretti. Amacı, çocukların doğal olarak konuşacakları ilk dilin hangisi olduğunu görmekti.


Aylar sonra çocuklar büyüdü ve kendi aralarında bir şeyler mırıldanmaya başladı. Söyledikleri ilk kelime şuydu: "Bekos!" Bu kelime Mısırcada hiçbir anlama gelmiyordu. Ancak araştırıldığında, Anadolu'da yaşamış eski bir halk olan Friglerin dilinde "ekmek" demek olduğu ortaya çıktı. Firavun için cevap bulunmuştu: İnsanlığın kökeni Friglerdi.

İmparatorun Trajedisi: Adem'in Dilini Ararken Bebekler Öldü
Yaklaşık 1800 yıl sonra, 13. yüzyılda bu kez İmparator II. Frederick deneyi tekrarladı. Onun amacı daha büyüktü: Cennet'te Adem ile Havva'nın konuştuğu kutsal dili bulmak. Yine bebekler ailelerinden alındı ve onlarla sevgi ve şefkat gösterilmeden, sadece beslenerek ilgilenildi.
Sonuç ne mi oldu? Tarihçi Salimbene de Parma, bu deneyin sonucunu tek bir acı cümleyle özetler: Bebeklerin hiçbiri yaşamadı. Bu trajik sonuç, insan yavrusunun hayatta kalmak için sadece yemeğe değil, aynı zamanda sevgiye, sese ve iletişime de muhtaç olduğunu kanıtladı.
Doğanın İstemeden Yaptığı Deneyler: Hayvanların Büyüttüğü Çocuklar
Bazen bu deneyleri insanlar değil, hayatın kendisi yaptı. Tarih boyunca köpekler, ayılar veya maymunlar gibi hayvanlar tarafından büyütülmüş "vahşi çocuk" vakalarıyla karşılaşıldı. Bu çocukların durumu bize acı bir gerçeği gösterdi: İnsanlarla temas kurmadan geçen kritik ilk yılların ardından, dil öğrenme yeteneği neredeyse tamamen kayboluyordu. Konuşmayı hiçbir zaman tam olarak öğrenemediler.
Beklenmedik Mucize: Sessizlikten Yepyeni Bir Dil Yaratan Çocuklar
Peki, dil için ses şart mı? Asıl mucizevi cevap 1980'lerde Nikaragua'da ortaya çıktı. Ülkenin dört bir yanından gelen işitme engelli çocuklar, ilk kez bir okulda bir araya getirildi. Her biri kendi evinde izole büyümüştü ve ortak bir dilleri yoktu.
Öğretmenler onlara bilinen işaret dillerini öğretmeye çalıştı ama başaramadı. Çünkü çocuklar çok daha inanılmaz bir şey yapıyordu: Kendi aralarında el hareketleri ve mimiklerle sıfırdan, yepyeni bir dil yaratıyorlardı! Uzmanlar bu dili incelediğinde, karmaşık kuralları olan, zengin ve tam teşekküllü bir dil olduğunu gördüler.
Sonuç: Aradığımız İlk Dil Aslında İçimizde
Tarihteki tüm bu acı ve büyüleyici hikayeler bize şunu gösteriyor: Beynimize doğuştan kodlanmış belirli bir dil (Frigce ya da İbranice gibi) yok. Ama içimizde ondan çok daha güçlü bir şey var: İletişim kurma ve bir topluluğun parçası olma ihtiyacı.
İnsan, bilgiyle beslenen ve bu bilgiyi paylaşmak isteyen bir varlık. Bu ihtiyaç o kadar temel ki, hiçbir araç bulamazsa kendi dilini icat ediyor.
Belki de aradığımız o ilk ve en temel "anadil", filozof Immanuel Kant'ın dediği gibidir: "Düşünmek, insanın kendi kendisiyle konuşmasıdır." Asıl dil, dışarıda bir yerlerde değil, kendi içimizde, düşüncelerimizde başlıyor.

Not: Bu yazı, Barış Özcan'ın "Yyo adlı videosundaki anlatımdan esinlenilerek hazırlanmıştır.

Bu yazılara da göz atabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder